Chie-shih-shuai - Prof. Dr. Ahmet Taşağıl


6- Chie-shih-shuai'ın Gök-Türkleri Bağımsızlığa Kavuşturma Teşebbüsü ve Gök-Türklerin 
Geri Gönderilmeye Başlanması

639 yılının baharında Gök-Türklerden Çin'e sığınan 

Türk beylerinden birinin isyana kalkıştığı görülmektedir.
 

T'u-li Kagan'ın kardeşi Chie-shih-shuai 629 yılında ağabeyiyle Çin'e gelmişti.
 

Diğer Gök-Türk ileri gelenlerine Çin unvanları dağıtılırken 

Chie-shih-shuai'a da chung-lang generalliği rütbesi verildi.
 

Daha sonra saray muhafızları generalliğine yükseltildi.
 

Çapkın bir karaktere sahip olduğu ve bu yüzden ağabeyi tarafından azarlandığı
 

Çin kaynakları tarafından bildirilmektedir [1].

 

T'u-li Kagan'la kardeşi Chie-shih-shuai'ın arası bu sebeple açılmış olmalıdır.
 

Çünkü, Chie-shih-shuai da daha sonra T'u-li'yi hainlikle suçlamıştır.
 

Hatta daha da ileri giderek onu imparator T'ai-tsung'a şikayet etmiştir.
 

T'u-li gerçekten Doğu Gök-Türk Devleti'nin Çin'e karşı en kuvvetli olduğu dönemde ağabeyi 

İl Kagan'a rağmen Çinli veliaht Li-Shih-min (sonradan imparator T'ai-tsung) ile anlaşarak
 

devletine ihanet etmişti.
 

Nihayet henüz Gök-Türk Devleti yıkılmadan bir hainlik daha yapmış,
 

gidip T'ang hanedanına teslim olmuştu.
 

Chie-shih-shuai ağabeyinin bu ihanetini görmemiş idi. İmparator T'ai-tsung
 

Chie-shih-shuai'ın [2] ithamlarını dikkate almadığı gibi aksine onu küçümsedi.

 

Kendi soyundan gelenlerle gizli irtibat kuran Chie-shih-shuai kırktan fazla 

Gök-Türk kabile şefiyle gizli anlaşma sağlamayı başarmıştı.
 

Yeğeni Ho-lo-hu'yu da kendi tarafına çekti.
 

Ho-lo-hu, T'u-li Kagan'ın oğlu idi ve o da Çinliler tarafından makam ve

unvanlarla taltif edilmişti.
 

Chie-shih-shuai'ın gizli ittifak kurduğu kişilerin daha önce 630 yılında
 

Çin sarayına gelip unvan ve makamlar alan Gök-Türk kabile reisleri
 

veya onların yakınları olduğu anlaşılmaktadır.
 

Yapılan plana göre olay şöyle gelişecekti.
 

Chin prensi Li Chih, geceleri çıkıp dolaşıyordu.
 

Aniden ileri atılıp onu yakalayacaklardı.
 

Chiou-ch'eng-kung sarayından sabaha karşı çıkacak,
 

o esnada saray kapısı açık olacak ve kapı nöbetçileri çekileceklerdi.
 

Chie-shih-shuai ve arkadaşları bundan faydalanarak saraya girecekler,
 

imparator T'ai-tsung'un bulunduğu yere gidip, onu esir edeceklerdi.
 

Eğer başarılı olurlarsa Ho-lo-hu lider (kagan) seçilecekti.

 

O gece Chie-shih-shuai'ın arkadaşları sarayın civarında gizlenip beklemeye başladılar.
 

Fakat, bu sırada büyük bir fırtına patlak verdi.
 

Prens Li Chih saraydan çıkmadı.
 

Chie-shih-shuai planlarının anlaşılacağını zannederek,
 

saraya hücum edip T'ai-tsung'u kaçırmak kararını verdi.
 

Saray muhafızlarıyla çarpışa çarpışa dört savunma hattını yardılar.
 

Orta askeri barakalara dahi ulaşıp saldırdılar.
 

Muhafızlar tam dağılmış iken ''Her yerde hücum eden (Ch'e-tsung) general'' unvanlı
 

Sun Wu-k'ai saraya yardıma geldi. Chie-shih-shuai ve arkadaşları neticede
 

sarayın ahırından at çalıp kaçmaya başladılar.
 

Wei Irmağını geçip, eski topraklarına ulaşmak istiyorlardı.
 

Sınırdaki devriyeler tarafından öldürüldüler.
 

Sadece Ho-lo-hu idam edilmedi. Affedilip Çin'in içlerindeki Ling-wai'a sürüldü [3].

 

Bu ayaklanma hareketi kısa sürede bastırılmış olmasına rağmen
 

T'ang hanedanının başta imparator T'ai-tsung olmak üzere bütün idarecilerini korkuttu.
 

Bütün vezirler imparatora 

Gök-Türklerin Çin'de ikametlerinin kendi ülke çıkarları açısından mümkün olmadığını belirttiler.
 

Dokuz yıldan beri kuzey Çin ve başkent Ch'ang-an'da ikamet eden Gök-Türklerin 

her an T'ang İmparatorluğu için tehlike teşkil ettiği hissediliyordu.
 

Arkasından hemen Gök-Türklerin Çin'den çıkarılabilmesi için hazırlıklara başlandı.

Kaynakça
  1. TCTC (Tsu-Chih T'ung-chien) 195 s. 6147; THY (T'ang Huei Yao) 94, s. 1689.
  2. TCTC 195, aynı yer
  3. HTS (Hsin T'ang shu) 215A. s.6039 ve de TCTC 195 aynı yer; THY 94, 1690; TT (T'ung Tien) aynı yer; WHTK (Wen-hsien T'ung-k'ao) 2690b; Liu, I, 151 vd., 203 vd.; Chang Jen-t'ang, s.106108; Liu İ-t'ang, aynı makale, s.149.
    Gök-Türkler I-II-III, 2 cilt bir arada 2. Baskı, sf: 242-243, Türk Tarih Kurumu Yayınları-2014,
    Prof. Dr. Ahmet Taşağıl